Sana daha iyi bir alışveriş deneyimi sunulabilmesi için sitemizde çerez konumlandırmaktayız, kullanmaya devam ettiğinde çerezler ile toplanan kişisel verilerin Veri Politikamız - Bilgilendirmelerimizde belirtilen amaçlar ve yöntemler ile mevzuatına uygun olarak kullanılacaktır.

Devlet Opera ve Bale
Patara
TEVFİK AKBAŞLI

İstanbul’a yerleşen İzmirli bir ailenin ikinci çocuğu olarak 21 Ocak 1962’ de dünyaya geldi. İstanbul Yeşilköy’de büyüdü. Ailesinin İzmir’e dönüşü sonrasında Özel Türk Lisesi’nde okurken müzisyen olmaya karar verdi. İzmir Devlet Konservatuarı Şan ve Opera bölümü sınavını kazandı. Sevda Aydan’la şan, Suat Taşer’le oyunculuk, Kamran İnce ile solfej ve armoni, Oktay Aykoç’la vurmalı çalgılar çalıştı.


1982 yılında Şan bölümünden mezun olarak o yıl kurulan İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde kurumun ilk koro sanatçısı, ardından yine aynı kurumun açtığı orkestra sınavını kazanarak vurmalı çalgılar sanatçısı olarak göreve başladı. Bir süre hem koroda, hem orkestrada görev yapan Akbaşlı, 1986-1991 yılları arasında ABD' de, Berklee College Of Music' de, vibrafon virtüözü Gary Burton’ın departmanında Prof. Ed Saindon ile vurmalı çalgıların yanı sıra armoni, kompozisyon, doğaçlama ve pianist-besteci Aydın Esen’le teori çalışarak, 90'lı yılların başında besteciliğe yöneldi. 1993’de açılan sınavı kazanarak Opera Orkestrasında vurmalı çalgılar grup şef yardımcısı oldu. Operadan çocuk müzikaline, oda müziğinden modern dans müziğine kadar değişik türlerde eserler besteledi. 1993 yılında ilk eseri olan ''Kutsal Sandık'', Ankara Devlet Opera Balesi repertuarına alındı. Aynı yıl Ankara’ya yerleşen Akbaşlı, bu kurumda uzun yıllar orkestra sanatçısı olarak görev yaptı. 1994’ de sipariş üzerine bestelediği ''Ankara'da Sonbahar'' adlı oda müziği eseri Almanya’da seslendirildi. 1996’da ''Giordano Bruno'' oyun müziğiyle Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Aziz Nesin büyük ödülüne, aynı yıl ''Türkiye'' adlı senfonik şiiriyle Eczacıbaşı beste yarışması jüri özel ödülüne, 1998’de ''Dixi et Salvavi Animam Meam'' adlı senfonik şiiriyle Eczacıbaşı beste yarışması üçüncülük ödülüne, 2000’de ''Yeniden Doğuş'' adlı Opera-Orkestra süitiyle Eczacıbaşı beste yarışması birincilik ödülüne layık görüldü; daha sonra bu eserin CD' si yayınlandı.


2000-2001 sezonunda New York' da çağdaş Amerikan müziği ve film müziği konularında master class ve workshop’lara katıldı. Oscar’lı film müziği bestecileri John Corigliano ve Elliot Goldenthal başta olmak üzere, birçok önemli besteciyi tanıma, eser ve yöntemlerini yakından inceleme fırsatı buldu. Akbaşlı, New York’ tan dönünce İstanbul’ a yerleşti ve bir süre İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ nde çalıştı. 2003’ de bestelediği ''Fetih'' adlı bale müziği Kültür Bakanlığı Ulusal Beste Yarışmasında jüri özel ödülüne layık görüldü. Beste çalışmalarına ve güncel projelerine daha fazla zaman ayırabilmek amacıyla 2006 yılında orkestra sanatçılığından emekli oldu. O günden bugüne, Türk Sinemasının gişe rekortmeni pek çok filminde besteci ve orkestratör olarak çalışan Akbaşlı, İzmir Devlet Opera Balesi Müdürlüğü’nün sipariş ettiği ''Kösem Sultan'' Balesi ve ''Muhteşem Süleyman'' Operası ile uzun süredir uzak kaldığı klasik repertuara yeniden döndü. Troya antik kentinin UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilişinin 20. yılına ithafen sipariş edilen ''The Legend of Troy'' (Troya Efsanesi) adlı operayı besteledi. Eserlerinde, sanatsal ve estetik düzeyden fedakârlık etmeden ‘anlaşılabilir’ olmayı, canlı, yalın ve abartısız bir anlatımı, melodinin tartışmasız liderliğini daima ön planda tutmuştur. Şan bölümü mezunu olması nedeniyle, yakından tanıdığı vokal tekniğini, otuz yılı aşan orkestra sanatçılığı deneyiminden gelen çalgı ve orkestrasyon bilgisiyle birleştirmiş, film müziği besteciliği sayesinde edindiği görselliğe dayalı yeni ve evrensel grameri, daima kitlelerin nabzını tutmayı hedefleyen mütevazı ama gerektiğinde alabildiğine deneysel ve yenilikçi de olabilen çağdaş yazı yöntemleriyle geliştirerek, kendi özgün, müzikal dilini yaratmıştır.


Kitlelerin beğenisine uygun ama aynı zamanda ''klasik'' mertebesine ulaşabilmiş eserlerin, dinleyiciyi her şeyden önce ezgisel açıdan sımsıkı kavradığını, zaman zaman düşündürse de asla yormadığını ve ne kadar karmaşık işlenirse işlensin, daima dinleyici tarafından rahatça mırıldanabilecek düzeyde küçük ve basit, buna karşın mükemmel parçalardan oluşması gerektiğini savunmuş, besteciliğinin farklı alanlarında ve jazz icracılığında da aynı yolu izlemeye çalışmıştır. Yapıtlarının telif hakları MSG’ye aittir.


GALERİ